Bir Sayfa Seçin

Terk Eden Sevgiliye Mektuplar 1

Terk eden sevgiliye mektuplar yazmak mı? Başıma hiç gelmeyecekti, çok uzaktı bana. Oysa şimdi hemen önümde duran sehpaya ayaklarımızı uzatarak televizyon seyrettiğimiz iki kişilik bej rengi koltukta oturuyorum. Bu sefer tek başıma…

Biraz önce açtığım radyoda Yeni Türkü’den bir şarkı çalıyor:

Kimdi giden, kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman
Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu her şey kendiliğinden

Artık çözülmüştü ellerimiz
Artık bölünmüştü yüreğimiz
Birimiz söylemeliydi bunu
Ötekini incitmeden

Kimdi giden, kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terk eden
Giden de bu yüzden gitmiştir zaten


Şimdi zamanı mıydı, nereden çıktı bu şarkı?

Yeşil ışığını çok sevdiğin lâmbalı radyoyu, kısa dalgasında bir fasıl yakalarım umuduyla açmıştım oysa. Yakalamağı umut ettiğim fasıla dalarak, elektrikler kesildiğinde, âilece fasıl şarkıları söylediğimiz mutluluk dolu çocukluk yıllarıma geri dönecektim.

Beni terk ettiğinden beri pek mutlu değilim de…

Kimdi giden, kimdi kalan….

Âilece fasıl şarkıları söylediğimiz çocukluk günlerini sana anlattığımda, nasıl da gözlerin dolmuştu… Yakınlaşmıştık… Çocukluk anılarımın taşıyıcısı babadan kalan lâmbalı radyo, benim için, birbirimize yakınlaştığımız o ânın nesneleşmiş hâliydi. Yeşil lâmbalı radyonun şimdi yaptığına bak.

Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman

Nereden çıktı bu şarkı?

Biliyor musun, sen gittiğinden beri arkadaşlarımızla konuşmuyorum, konuşamıyorum. Sessiz kalmak isteği değil konuşamayışımın altında yatan, daha çok, ortak arkadaşlarımızın hakkımızda sorabilecekleri sorularla yüzleşemeyecek oluşum. Anlayacağın kaçıyorum… Bugün fark ettim kaçtığımı. Konuşmak istediğimde de, belki beni dinleyecek bir dost bulamayacağım, kim bilir?

Ben de, belki beni terk eden sevgilime mektuplar yazarsam, belki yaptığım hatâları, hatalarımızı kağıda dökersem, bu kaçışa bir son verebilirim diye düşündüm. Ama şu radyodan yükselen şarkı var ya, beni kaçmağa zorluyor, belki de hatalarla yüzleşmek zamanı değil.

Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu her şey kendiliğinden

Her şarkı seni bana hatırlatırken, bu yoğun hislerden sıyrılarak hatalarımı akletmek, ne yalan söyleyeyim pek mümkün görünmüyor. Burnumun direği sızlıyor. Özledim seni… Ne oldu? Ne oldu da bu hale geldik.

Artık çözülmüştü ellerimiz
Artık bölünmüştü yüreğimiz

İnsanın sâhip olduklarını kaybettikten sonra onların değerini anladığının beylik bir ifade olduğunu düşünürdüm. Değilmiş…

Birimiz söylemeliydi bunu
Ötekini incitmeden

Seni gerçekten geri kazanmak için ne yapmak gerekiyor? Seni rahatsız etmeden, fazla üstüne düşerek ürkütmeden, kızdırmadan ne yapabilirim? Kendimi doğru olarak ortaya koyacağım anı sabırla beklemekten başka…

Kimdi giden, kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terkeden
Giden de bu yüzden gitmiştir zâten

Parça bitti…

Nihâyet… Kimdi giden, kimdi kalan?
Giden o, kalan ben…
Radyoda kanalı değiştiriyorum…

Kıymetli dinleyenler, programımız, güftesi Faruk Nafiz Çamlıbel’e, bestesi Münir Nurettin Selçuk’a âit Nihavend Makamında bir şarkı ile devâm ediyor:
Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler
Sâhil seni, rüzgâr seni, akşam seni bekler
Gelmezsen eğer mevsimi nerden bilecekler
Sâhil seni, rüzgâr seni, akşam seni bekler

Bugün şarkılar konuşuyor yerimize sevgilim…
Sana sevgilim diyebilir miyim? Diyebilecek miyim? Çok doluyum… Bugünlük benden bu kadar. Bir sonraki mektupta görüşmek üzere sevgilim. Terk eden sevgiliye başka nasıl mektup yazılabilir ki?

Benzer Konular: